06 Mayıs Pazartesi 2024
1 yıl önce

Financial Times, Türkiye'nin Suriye'deki varlığını yazdı

Suriye'nin kuzeyinde önemli bir bölümü teröristler temizleyen Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgeyi siviller için güvenli alan haline getirdi. Türkiye, okullar ve hastaneler gibi sivil altyapı sağladığı bölgeyi, Suriyeli sivillerin geri dönüşüne hazırlıyor. "Türkiye'nin büyük planı" İngiltere basınından Financial Times gazetesi, Türkiye'nin Suriye'deki varlığını mercek altına alan bir habere imza attı. "Suriye: Türkiye'nin büyük planı ne?" başlıklı haberde, Suriyeli sivillerin geri dönüşlerinden bahsedildi. Suriyelilerin dönüşü için güvenli bölgeler oluşturuluyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'ye sığınan 3,7 milyon Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü teşvik etmek üzere güvenli bölgeler sağlamak istediğine dikkat çekildi. Üst düzey bir Türk yetkili, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi Ankara'nın "Suriye'nin dokusunu değiştirmeye" çalışmadığını vurgulayarak, "Birçok Arap ve Batılı dost bu noktayı kaçırıyor." dedi. "Türkiye'nin yatırımı olmadan eve dönme umudu olmaz" Terör örgütü DEAŞ ile dini açıdan mücadele kapsamında Türkiye'deki bazı üniversitelerin din öğretimi sunan fakültelerinin Suriye'de açıldığını belirten yetkili, "Türkiye'nin okullara, kliniklere ve iş fırsatlarına yatırımı olmadan Suriyeli mültecilerin eve dönme umudu olmaz." diye konuştu. Ankara'nın rolü derinleşiyor Diğer taraftan, her gün 300 Türk işçi ve yaklaşık 200 kamyon ve şoförlerinin Öncüpınar'dan giriş çıkış yaptığı, bunun, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinin geleceğini şekillendirmedeki derinleşen rolünü yansıttığı belirtildi. "Osmanlı'dan bu yana bir Arap devletindeki en büyük Türk varlığı" ifadesi kullanılan haberde, "Bu varlık, Erdoğan'ın yeni operasyon sinyaliyle daha da büyüyebilir. Operasyon olursa, Türkiye'nin uzun vadeli stratejisi üzerine daha fazla kontrol yığacak." denildi. Türkçe ikinci dil olarak öğretiliyor Ankara'nın gözetimi altındaki üç bölgede okula giden Suriyeli çocukların, ikinci dil olarak Türkçe öğrenimi gördüklerine dikkat çekilerek, şöyle denildi: "Hastalar, Türk yapımı hastanelerde tedavi ediliyor ve ışıklar Türk yapımı elektrikle yanıyor. Türk Lirası hakim para birimi. PTT, Suriyeli işçilere maaş transfer etmek ve yerel meclislerin banka hesaplarını barındırmak için kullanılıyor. Türkiye'nin sınır illerinin valilikleri, Suriye'nin komşu bölgelerinde işe alma ve işten çıkarmaları denetliyor. Türkiye, 50 binden fazla Suriyeli savaşçıyı eğitiyor." "Türkiye bizim için tek seçenek" Görüşü sorulan 26 yaşındaki Asma, Türkiye'nin olası çekilmesine işaret ederek, "Korkarız çünkü Türkiye bizim için tek seçenek. Türkiye giderse Rusya ve Esad gelir." ifadelerini kullandı. Öte yandan, Ukrayna'daki savaşa rağmen, Türk ve Batılı yetkililerin, Rusya'nın Suriye'deki duruşunun değiştiğine dair çok az işaret olduğunu söylediği aktarıldı. ABD'nin eski Suriye temsilcisinin yorumu Batılı bir diplomatın, Esad rejimine hava desteği sağlamak için Rus birliklerinin sayısının 2 bin ila 5 bin arasında olduğunu dile getirdiği kaydedildi. Tabloyu değerlendiren ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, "Rusya için büyük bir başarı. Bunu riske atacaklarını ve çekileceklerini sanmıyorum." diye ekledi.

1 yıl önce

İngiliz Financial Times'ın Türkiye hazımsızlığı

Kendine özgü ekonomi modeliyle özellikle yatırım, istihdam alanında güçlenerek büyüyen Türkiye'nin bu büyük başarısı dünya tarafından da yakından takip ediliyor. İşsizlik rakamları son 2 yılın dibini görürken, Türkiye büyüme rakamlarıyla da dünyada ön plana çıkan ülkelerden oldu. Ancak Türkiye'yi faiz-enflasyon sarmalından kurtaracak model, bazı odakları ise rahatsız etmeye devam ediyor. Son olarak İngiliz Financial Times gazetesi, Türkiye'nin ekonomi başarısından rahatsız olduğunu gözler önüne seren bir analiz yayımladı. Analizde, Türkiye'nin kasasının dolu oluşu ve nakit sıkışıklığının olmayışı, "Erdoğan Türkiye'nin kasasını dolduruyor ama nasıl yapıyor bilmiyoruz" ifadeleriyle kaleme alındı. Analizde Türkiye'ye gelen yatırımlar kara para, kaçakçılık gibi şeylerle ilişkilendirilmeye çalışıldı. Yazının bir kısmında "Gerçek şu ki, net hata noksan kalemini neyin harekete geçirdiğini bilmiyoruz. Bu kalem gerçekte, altın satışları, döviz ve hizmet ticaretinin yanlış kaydedilmesi veya kaçakçılık gibi pek çok şeyi yansıtıyor olabilir. Ancak büyük bir sermaye akışı olduğunu tahmin ediyoruz" ifadeleri kullanıldı. 'RUS YATIRIMLARI TÜRKİYE'YE KAYDI' Türkiye'nin Rusya ile kurduğu ilişkilerden de rahatsızlık duyduğu bilinen Batı, Avrupa'nın yaptırımları sonrası Rus yatırımlarının Türkiye'ye kaymasından duyduğu hazımsızlığı da analizde gözler önüne serdi. Analizde, Rus parasının Türkiye'ye gelmesinin "Türk bankalarını mutlu" edeceği belirtildi. FONDAŞ MEDYA ÇANAK TUTTU Financial Times'ın Türkiye'nin uyguladığı ekonomi politikalarını hedef alan analizini Türkiye içerisinde de muhalif medya adeta köpürtme yarışına girdi. Sözcü ve Cumhuriyet gibi gazeteler, hazımsızlıkla dolu analize sarılarak, "Türkiye'ye kaynağı belirsiz para nereden geliyor?", "Türkiye'nin kasası nasıl doluyor?" gibi başlıkları manşetlerine taşıdı.

1 yıl önce

Financial Times: “Erdoğan karşıtı ittifak, dağılmamak için mücadele veriyor”

Tüm Türkiye Haziran 2023'te yapılacak seçimlere kitlenmiş durumda. Hem hükümet kanadının hem de muhalefet kanadının bu kritik seçim için şimdiden hazırlıklara başladı. MHP'nin geçtğimiz haftalarda başladığı ‘2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net’ temalı mitinglerine hız kesmeden devam edecek. Türkiye'de en merak edilen konuların arasında muhalefetin 6'lı masasından hangi adayın çıkacağı var. Cumhur İttifakı, şimdiden adayının Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu ilan etti. Ancak 6'lı masa henüz ortak adaylarının kim olduğunu açıklamadı. "DAĞILMAMAK İÇİN MÜCADELE VERİYORLAR" 6'lı masa için dikkat çeken bir analize imza atan İngiliz Financial Times gazetesi, "Erdoğan karşıtı ittifak, çatlaklarla mücadele veriyor" başlıklı haberinde, 6'lı masanın seçimlede büyük umutları olduğunu anca ortaya çıkan çatlaklardan dolayı dağılmamak için mücadele verdiğini yazdı. Haberde "Teorik olarak Erdoğan'a karşı birleşen partiler arasındaki ilişkilerin gergin olduğu, birlikte çay bile içmek istemediklerine" dikkat çekildi. İYİ PARTİ-HDP GERGİNLİĞİ Yapılan analizde, "İYİ Parti Lideri Meral Akşener, geçtiğimiz günlerde HDP ile asla aynı masaya oturmayacağını söyledi. HDP'liler, Akşener'e 'seninle aynı kıraathanede çay içmeyiz' dedi." hatırlatması yapıldı. Altılı masayı oluşturan bileşenlerin, gelecek yıl yapılacak seçimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı "tarihi fırsat" olarak gördükleri belirtilerek, ancak cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan'a karşı ortak adayın kim olacağının henüz belirsizliğini koruduğu vurgulandı ve şöyle denildi: "GERİLİMİN EN BÜYÜK KAYNAĞI, ORTAK ADAYIN KİM OLACAĞIYLA İLGİLİ" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Akşener, kamuoyu önünde birlikte çalışmaya kararlı olsa da, yaklaşan seçim stratejisi üzerinde derin ve büyüyen çatlaklar var. Gerilimin en büyük kaynağı, ortak adayın kimin olacağıyla ilgili. "AKŞENER YAVAŞ'I İSTİYOR" 73 yaşındaki Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ı yenme olasılığının birkaç alternatiften daha düşük olduğunu söyleyen anketlere rağmen, kendini öne sürmeye kararlı. Akşener, Mansur Yavaş'ı aday göstermeyi tercih ediyor. Ancak Kılıçdaroğlu, bunu kamuoyu önünde dışladı. CHP'NİN HDP'YE YÖNELİK MESAJLARI İYİ PARTİ'Yİ RAHATSIZ ETTİ İYİ Parti, Kılıçdaroğlu'nun, altı partili muhalefet ittifakının bir parçası olmayan HDP'ye yönelik açıklığından da rahatsız oldu. İYİ Parti yetkilileri, bunu Kılıçdaroğlu'nun kendi adaylığına destek sağlama çabasının bir parçası olarak değerlendiriyor. "KILIÇDAROĞLU ADAY OLMAZSA MASA DAĞILIR" CHP yetkilileri, son seçimlerde yüzde 11 oy almış bir partinin desteğini almanın çok önemli olduğuna inanıyor. Kılıçdaroğlu'nun yakın müttefiki Bülent Kuşoğlu, diğer partilerin CHP liderinin adaylığına karşı çıkmakta ısrar ederse muhalefet ittifakının 'dağılacağı' konusunda uyardı."

1 yıl önce

Financial Times: Erdoğan’ın cömertliği muhalefeti zorluyor

İngiliz gazetesi Financial Times muhabiri Laura Pitel, gazete için yazdığı haberde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olan "İlk Evim İlk İş Yerim" projesine 7 milyondan fazla kişinin kayıt yaptırmak için akın ettiğini belirtti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, konuyla ilgili Financial Times gazetesine verdiği röportajda bu projenin seçimle ilgili yapılmadığını, aksine her zaman vatandaşların ihtiyaçlarına kulak verdiklerini ifade etti. Proje masraflarının bir kısmının TOKİ tarafından karşılanacağını kaydeden Kurum, Hazine ve Maliye Bakanlığının da projeye destek vereceğini söyledi. Bakan Kurum, röportajında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir dizi projeleri daha uygulamaya devam edeceğini ve bazılarının seçim sürecinde açıklanacağını dile getirdi. "ERDOĞAN'IN CÖMERTLİĞİ MUHALEFETİ ZORLUYOR" Muhabir Pitel, haberde yaptığı yorumda, AK Parti'nin hanelere yönelik çalışmalarını artırarak 'kendisine bağlılığı güçlendirmeyi amaçladığını, bu tarz cömert adımların oy artışında bir etkisi olduğuna dair kanıtları gördüğünü' söyledi. Analistlerin önümüzdeki aylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın asgari ücrette bir başka büyük artışın yanı sıra, tereddütlü eski partililerin desteğini geri kazanmak için kamu sektörü maaşlarında, emeklilere verilen promosyonlarda ve hane-iş yerlerine ucuz kredilerde artış açıklamasını beklediğini kaydeden Pitel, bu adımların muhalefet partileri için zorluklar oluşturabileceğini ifade etti.

1 yıl önce

Financial Times, Türkiye'nin tahıl anlaşmasındaki rolünü analiz etti

Tahıl anlaşmasından Rusya'nın çekilmesi sonrası devreye giren Ankara, İstanbul'da varılan mutabakatın sürdürülmesi konusunda hayati bir rol oynadı. Küresel pazarlara tahıl sevkiyatının devamını sağlayan Türkiye'nin hamlesi konuşulmaya devam ediyor. Erdoğan ile görüştükten sonra anlaşmaya döndü Financial Times, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen hafta sonu Ukrayna'nın Karadeniz üzerinden tahıl ihracatını kolaylaştıracak anlaşmadan aniden çekilme kararının ve Rus ordusunun sevkiyatları engellemekle tehdit etmesinin küresel gıda krizini yeniden tetikleme riskini getirdiğini belirtti. Ancak günler sonra Putin'in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştükten sonra anlaşmaya yeniden katıldığına dikkat çekildi. "İzolasyon, Rusya'yı Türkiye'ye bağımlı hale getirdi" Haberde, "Putin, bu hafta Erdoğan'ın tarafsızlığını ve anlaşmaya dönerken yoksul ülkelere yardım etme kararlılığını övdü. Ancak analistler, Batı yaptırımlarının ve uluslararası izolasyonun, Rusya'yı giderek Türkiye'ye bağımlı hale getirdiğini söylüyor." denildi. Erdoğan'ın, katıldığı bir televizyon yayınında Putin'i işaret ederek, "Tahıl koridorunu başkaları aracılığıyla açmayı kabul etmiyor. Ama ben aradığımda hemen tahıl koridorunu açtı." dediği belirtildi. "Erdoğan'ın çok kartı var" Anlaşmaya yakın bir kaynağın, "Erdoğan, 'Kartın yok Vladimir, ya koridoru açarsın ya da daha çok istenmeyen şeyler yaparız' demiş olmalı. Erdoğan'ın çok kartı var." şeklindeki görüşleri paylaşıldı. Diyaloğun sürdürülmesinin sadece Türkiye ve Rusya için değil, NATO için de önemli olduğu ifade edilerek, "Birisi Rusya ile konuşabilmeli." vurgusu yapıldı.

1 yıl önce

Financial Times: Gaye Su Akyol, Erdoğan'ın kabusu

Türkiye bugün, Financial Times’ta yayınlanan "Türk şarkıcı Gaye Su Akyol, Erdoğan'ın en kötü kabusu" başlıklı röportajı konuştu. Özellikle Twitter’da TT olan röportajla, birçok kullanıcı dalga geçti. Kimisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gaye Su Akyol’u tanımadığını yazdı, kimisi 6’lı masa üzerinden ti'ye aldı. “Bir eşcinsel olarak…” Dünyanın en gözde İngiliz gazetesinde verilen röportajın başlığı çok geçmeden değişse de; Akyol’un özellikle cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili konuştuğu yerler dikkat çekti. Şarkıcı, “Kardeşimle benim aramda, kadın erkek ayrımını gördüm. Bu çok büyük bir şoktu. Bu yüzden evde kendi özgürlüğüm için savaşmak zorunda kaldım, sonra bu, müziğimle evrensel hale geldi. Bir kadın ya da bir eşcinsel olarak, sırf bu korkunç dünyada yaşamak için her zaman olduğundan daha sert biri gibi davranmalısın.” dedi. Sosyal medyayı salladı Geçtiğimiz günlerde yeni albümünü piyasaya süren şarkının PR çalışması yaptığını öne süren bazı kullanıcıların yaptığı paylaşımlar şu şekilde:

1 yıl önce

Ekrem İmamoğlu, Financial Times'a Türkiye'yi şikayet etti

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşmasıyla siyaset arenasındaki hareketlilik artıyor… Millet İttifakı kanadından herhangi bir aday ismi henüz zikredilmiş değil… Sık sık adaylık konusunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adı gündeme gelse de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu tartışmaların önünü “İstanbul’a hizmet etmeye devam edecek.” ifadeleri ile tıkamıştı. Bu çıkış üzerine cumhurbaşkanlığı tartışmalarından uzak durması beklenen İmamoğlu’ndan yeni bir hamle geldi. İmamoğlu, Financial Times’a seçimlere yönelik bir demeç verdi. İngiliz gazetesine şikayet etti ‘Erdoğan'ın 20 yıllık iktidarının ardından en zorlu seçimi olacağı’ yönünde ifadelerin bulunduğu makalede Ekrem İmamoğlu’nun, İngiliz gazetesine şikayetlerde bulunduğu görüldü. Ekrem İmamoğlu, AK Parti’nin demokrasiyi engellemeye çalıştığı için ağır bir yenilgiye uğrayacağını belirterek, “Yükselen enflasyon, artan yoksulluk ve siyasi muhaliflere yönelik baskılar, seçmenleri iktidardaki AK Parti’ye karşı soğuttu." ifadelerini kullandı. “Seçme özgürlüğünü reddediyorlar” İmamoğlu, "Demokrasiye balta vuruyorlar, insanların seçme özgürlüğünü tam anlamıyla reddediyorlar. Seçmenler, bu mahrumiyete 2023 seçimlerinde sandıkta cevap verecek ve bu hükümet ağır bir yenilgiye uğrayacak." dedi. “Otoriter bir zihniyet var” Otoriter bir zihniyetin olduğunu vurgulayan İmamoğlu, açıklamalarını şu ifadeler ile sürdürdü: "Yargının ne kadar siyasallaştığını ve bunun demokrasimizi nasıl sekteye uğrattığını görmek için sadece benim davama bakmanıza gerek yok. Türkiye'de hayatın nasıl şekillenmesini istediğini ilgili kurumlara dikte etmekte bir beis görmeyen otoriter bir zihniyet var. Karşılarında kendilerine meydan okuyacak kimseyi görmek istemiyorlar.” İmamoğlu’nun ‘aldığı desteğe’ vurgu Öte yandan, söz konusu makalede İmamoğlu’nun ‘çok çeşitli’ seçmen grubundan destek aldığı belirtildi.

1 yıl önce

Financial Times: kalıcı Rus zaferine giden bir yol yok

"Rusya'yı silmeyin" - bu, Moskova'da uzun deneyime sahip Avrupalı bir diplomatın isteğiydi. Bu adil bir nokta. Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgali çok yanlış ilerledi. Yine de Rusya, bol kaynakları ve acımasız, gaddar bir hükümeti olan devasa bir ülke olmaya devam ediyor. Ukrayna Başkanı Zelenski, geçtiğimiz günlerde Moskova'nın yakında Kiev'i ele geçirmek için yeni bir girişimde bulunabileceği konusunda uyardı. Ancak savaş alanındaki bir atılım bile Rusya'ya kalıcı bir zafer kazandıramadı. Putin'in güçlerinin bir tür habis mucize gerçekleştirdiğini, Ukrayna'yı yendiğini ve Zelenski hükümetini devirdiğini hayal edin. Peki sonra ne olacak? Gerçek şu ki, yaralı ve izole edilmiş bir Rusya, onlarca yıllık bir savaşa saplanıp kalacak. Kiev'deki işgalci güçler veya işbirlikçi bir hükümet sürekli saldırı altında olacaktır. "Zafer" Rusya'yı uzun vadeli bir felakete sürükleyecektir. Putin ve müttefikleri tarihten teselli bulmaya devam ediyor. Rusya, Napolyon ve Hitler'in elinde korkunç yenilgiler aldı ama sonunda galip geldi. Ancak bu savaşlar savunma amaçlıydı. Geri çekilecek hiçbir yerlerinin olmadığını bilen Ruslar, sonuna kadar savaştı. Bu kez vatanlarını savunanlar Ukraynalılar. Daha önceki büyük savaşlarda Rusya, daha büyük bir Avrupa koalisyonunun da parçasıydı. Ancak şimdi, Kremlin yanlısı bir stratejist olan Dmitri Trenin'in yakın tarihli bir makalesinde söylediği gibi : "Rus tarihinde ilk kez, Rusya'nın batıda müttefiki yok." Aslında, Rusya karşıtı koalisyon Avrupa'nın çok ötesine uzanıyor.  "İngilizce konuşan ülkeler, Avrupa ve ABD çevresindeki Asyalı müttefikler arasındaki uyum derecesi daha önce görülmemiş seviyelere ulaştı." Bu yeni durumda, Rusya'yı dost olarak Asya ve Afrika'ya yönlendirdi. Çin, Hindistan, Güney Afrika ve Endonezya gibi "küresel güneyin" önde gelen ülkelerinin Rusya'ya yönelik uluslararası yaptırım çabalarına katılmamış olması Kremlin'i biraz rahatlatıyor. Ancak İran dışındaki bu ülkeler, Rusya'ya Ukrayna'ya akan batı silahlarına karşılık verecek askeri destek sağlamadı. Küresel güneye güvenmek, son 30 yıldır ağırlıklı olarak Avrupa'ya enerji ihracatı üzerine inşa edilen Rus ekonomisinin yeniden yönlendirilmesini gerektiriyor. Rusya da şimdi tehlikeli bir şekilde Çin'e bağımlı. Putin ülkesini nasıl bu hale getirdi? Sorunun kökleri, diğer Avrupa devletlerinin zaten karşı karşıya kaldığı bir şey olan büyük güç statüsünün kaybını kabul etmemesidir. (Bazıları, Brexit'in İngiltere'nin henüz tam olarak orada olmadığını gösterdiğini söyleyebilir. Ancak, kendine zarar verme eylemleri söz konusu olduğunda, Putin'in Rusya'ya yaptıklarıyla karşılaştırıldığında hiçbir şey. Felaket eşdeğeri, İngiltere'nin İrlanda'yı işgal etmesi olurdu.) Putin'in nostaljik bir şekilde baktığı Avrupa düzeni, büyük güç rekabeti etrafında inşa edildi. AB ve NATO şemsiyesi altında devletler arası işbirliğine dayalı yeni bir sistemi kavrayamayan Putin, Rusya'yı tüm Avrupa kıtasından tecrit etmeye başladı. Georgetown Üniversitesi'nden Angela Stent'in dediği gibi , 1700'lerde “Putin, Büyük Peter'in Avrupa'ya açtığı pencereyi kapattı”. Putin, Rusya'nın kalıcı olarak süper güçlerin altında olduğunu kabul etmeye istekli olsaydı, Rus devlet yönetiminin dengeleyici bir orta güç rolü oynaması için fırsatlar olurdu. Bunun yerine Putin, Ukrayna'da aşırıya kaçtı. Bunun ironik sonucu, Rusya'nın bu savaştan küresel bir güç olarak daha da küçülmüş olarak çıkmasıdır. Rusya'nın çaresiz durumu, ülkenin bazı seçkinleri arasında belirli bir nihilizme yol açtı; televizyon konuşan kafalar yüksek sesle nükleer savaş ve Kıyamet hakkında fanteziler kuruyor. Savaşmaya devam etme argümanını giderek daha fazla öne süren Rus stratejistler, bunu gerçekçi bir zafer olasılığı gördükleri için değil, yenilgiyi tasavvur etmenin çok zor olduğu için yapıyorlar. Eski bir Rus askeri istihbarat albayı ve o zamanlar artık kapalı olan Carnegie Moskova Merkezi'nin yöneticisi olan Trenin kasvetli makalesinde, Rusya için "teslim olmanın teorik bir yolu" olsa da, bu seçeneğin "ulusal felakete" yol açacağı için kabul edilemez olduğunu savunuyor. , olası kaos ve egemenliğin koşulsuz kaybı”. Ancak bu, vatanseverliğin çok tuhaf bir tanımıdır. Hangi vatansever Rus, ülkesini daha fakir, daha izole, daha diktatörce ve dünya çapında daha tiksindirici hale getiren acımasız bir saldırı savaşında yurttaşlarını ölüme göndermeye devam etmek ister? Gerçek Rus yurtseverleri, Putin'i ve savaşını durdurmaya kararlı olanlardır - çoğu hapiste veya sürgündedir. Ancak bu gerçekleştiğinde Rusya'nın ahlaki, ekonomik ve uluslararası statüsünü yeniden inşa etme şansı olacaktır.

1 2 3